
olarak Stanley Kubrick gösterilir. bu çatışma özellikle, Tarkovsky nin "Solyaris (72)" ine karşı Kubrick in "2001: A Space Odyssey (68)" olarak lanse edilir. Fekat gerek Tarkovsky gerekse Kubrick böyle bir antitez mücadelesinin olmadığını söylerler her seferinde, onlar için önemli olan sanattır. Zaten daha sonra Kubrick, "Dr. Strangelove" eseriyle bu politik durumun hicvini de ustalıkla yapacaktır.
Gelgelelim, Tarkovsky nin idealist sinemasına karşı antitez unsuru olabilecek materyalist yönetmenin kim olabileceği ise entelektüel bir sorudur. Ingmar Bergman bu sorunun cevabıdır sayılabilir. Özellikle "The Seventh Seal" filminde, işlediği metafiziksel unsurların cevaplarını, bir haçlı askerinin vücudunda film boyunca arar. Bu filmin özelliği; deney alanı yaratmak ve öncelikle felsefenin gerekliliği olan "soru"ları tanımlamaktır. Sorularına cevabı ise "Winter Light" eseriyle bulur. Aslında Bergman ın bilinç ve bilinç unsurlarıyla olan derdi "Persona" ile başlar. Fakat, doğrudan bir tanrı eleştirisini bu filmlerinde tamamlar.

Bergman ın bildiğimiz kadarıyla birden fazla dönemi mevcuttur. Aslında bunlar İsveç (özelinde Avrupa) sosyolojisi ve sinemasıyla da paraleldir. İlk dönemini varoşçuluk ile başlatır ki bu 2. Dünya Savaşında pozitifizme olan güvenin sarsılması ve modernitenin neler getirdiğinden endişe duyan Avrupa sinemasını etkileyen bir dönemdir. 2. döneminde modernitenin kültürel evrimi sonucu "kadın" ile tanışan dönem sinemasını takip eder. 3 ve 4. dönemlerinde ise tanrı sorununu işler, zaten 5. döneminde de varoşçuluk ve bilinç üstüne filmler yapmaya başlar. Yani bergman, dönem sinemasını takip eden ciddi bir entelektüeldi; herhangi bir harekatı, sosyolojik evrimden bağımsız işlememişti.
Büyük adamların, büyük dertleri oluyor vesselam.