26 Kasım 2018 Pazartesi

Z Raporu: HOMOTİ


MEF FADA Atölye Haftası '18'de gerçekleştirilen HOMOTİ atölyesi, 8 katılımcı ve 4 yürütücü ile 9 Kasım tarihinde tamamlandı. Toplamda 4 çalışma günü içerisinde gerçekleşen atölyeye dair kurgu ve sayısal veriler bu rapor ile sunulacaktır.

Ekip

fakülte sanat; Dilşad Aladağ (yürütücü), Yasin Bal (yürütücü), Ertuğrul Erkan (yürütücü), Ayçıl Yılmaz (yürütücü)
Çağla Şenol, Selin Bilgin, Mert Ateş, Arda Yurdakul, Sevban Uca, Sami Yücel, Selin Tüysüz, Elif Ütebay
Tutku Ak (Organizasyon)

Tanıtım Metni

Tanıtım yazısı burada yer almakta.

Homoti, kült bir film karakteri olarak varlığını sürdürürken tasarım açısından soru oluşturur: "bir kıyafet gibi çalışan mobilyalar ve mekanlar aslında üzerimize ne kadar uygun?" Atölye, kurgusal bir karakter olan Homoti üzerinden tasarım standartlarını sorgulamayı ve yeniden üretmeyi amaçlıyor; süreç sonunda Homoti'ye uygun 1/1 mobilya yapılacaktır.

Atölye Amacı

Homoti, standartsızlığın mümkünlüğünü sorgulayarak; gündelik hayatımızda yer alan mobilyaların uygunluğunu tartışmayı ve ideal tasarım yöntemlerini araştırmayı hedeflemiştir. Bunun için, öncelikle çeşitli okumalar yapılmış ve yürütücü ekibi olarak ön hazırlıklar gerçekleştirilmiştir. Atölye için yapılan okumalar;

Sonlu ve Sonsuz Oyunlar: Aldo van Eyck
Enzo Mari: Nesnenin Özü, Formun Kesinliği
Aristide Antonas, harabenin tektoniği ve yataklı şehircilik, Betonart 48
Disturbing Neufert I
Disturbing Neufert II
Varlık Olarak Mobilya ve Endüstri Devriminin Mobilya Üzerine Etkisi, Peker Ozan, Yüksek Lisans Tezi

Yapılan okumalar sonucunda, tartışma sürecini yönetmek ve elde edilecek veriler ışığında gerçekleştirilecek mobilya için bir sunum hazırlanmıştır. Bu sunuma göre, "standart" kavramının etimolojik kökeninden başlayarak; mobilyanın ortaya çıkışı, modernizm ve son olarak standartsızlık tartışılması öngörülmüştür.

Atölye; standart ve standartsızlık üzerine yapılacak tartışmalarla birlikte, konvansiyonel ölçülere dayalı olmayan bir mobilya üretimini amaçlamıştır.

Atölye Kurgusu



Atölyenin odak noktası; sonuç ürün değil, tartışma sürecidir. Standartsızlığın mümkünlüğünü sorgulayan bu süreç boyunca, katılımcılar çeşitli örneklerle beslenerek, veri elde edilmesi amaçlanmıştır.

Buna göre; öncelikle "standart" üzerine bir sunum gerçekleştirilmiş ve formun değişkenliğinin kavranabilmesi için çeşitli kült filmlerden, çeşitli uzaylı formları gösterilmiştir. Böylece, katılımcının zihninde çeşitli imgelerin oluşması hedeflenmiştir. Kurgu, üretimden çok deneyime dayalı olarak tasarlanmış; üretilecek olan mobilyanın da bu olgunlaşma süreciyle ortaya çıkması istenmiştir.

Homoti, bir kült film karakteri olarak seçilerek atölyenin temel imgesi haline gelmiştir; formları bir insan üzerinden tanımlanmış fakat kendine has çeşitli nitelikleri mevcuttur. Böylece, yeni üretilecek olan bir mobilya için, yeni keşifler gerekmektedir.

Atölye Süreci

Atölye, katılımcılardan bir canlı formu tasarlamalarını isteyerek başlamıştır. Herhangi bir sunum gerçekleştirilmeden yapılan bu egzersiz ile, yapılan tasarımların sunum sonunda kavramsal hale getirilmesi hedeflenmiştir.

Standart kavramı üzerine yapılan sunum ve katılımcıların mekan ve mobilyaya dair kendi deneyimleri; standart/standartsızlık üzerine yapılan tartışmayı yönlendirmiştir. Sunum sonunda, katılımcıların ürettikleri karakterler hakkındaki yorumlamalarla; mekanın değişkenliği, mobilyayı oluşturan nitelikler gibi sonuç ürüne dair ilk imgeler ortaya atılmıştır. Burada temel amaç; mekan ve mobilyaya dair gündelik kullanımların dışına çıkarak, ikincil düşüncelerin oluşmasıdır.

Günün ikinci yarısında, kavramsal tartışmaların mekana dönüşebilmesi için çeşitli sınırlar çizilmiştir. Buna göre, katılımcılar tarafından oluşturulan formların/karakterlerin gündelik hayatlarındaki temel eylemler baz alınarak bir liste oluşturulmuştur; dinlenme(1), yeme/içme(2), depo/barınma(3), iletişim/eğlence(4), özel yetenek (5). Katılımcılardan, bu listeye göre, kendi karakterleri için çeşitli mekan eskizleri üretmesi istenmiştir.

İkinci gün, yeterli veri elde edilemediği görülmüştür. Katılımcıların yönlendirilmesinde eksiklik tespit edilmiş ve kavramsal tartışma ile mekan üretimi arasında kopukluklar oluşmuştur. Tartışma sürecinden veri elde edebilmek için bir egzersiz olarak düşünülen karakter tasarımında fazla vakit harcandığı için oluşan bu kafa karışıklığı, atölyenin temel amacı olan standardın sorgulanmasını ikincil plana alarak, mekanı oluşturacak olan verilerin sağlığını etkilemiştir.

Bu noktada, katılımcıların ürettikleri çeşitli ölçekte formlar ve bu formların yaşadıkları mekan/mobilyalar tek tek ele alınmış ve veri elde edebilmek adına çözülmüştür. Öncelikle tüm karakterlerin mekanları oluşturulmuş ve ardından bu mekanların ortak özellikleri çıkartılmıştır; buna göre mekan çeşitli formların hareket edebilmesine izin verecek şekilde akışkan olmalı(1), çeşitli ölçekteki karakterlere uygunluk sağlayabilmek adına değişebilmeli(2), tasarlanan en büyük form olan örümcek için hareketli ayaklara sahip olmalıdır(3).

Herhangi bir ön eskiz hazırlanmadan başlanan tasarım süreci; söz konusu durumlara cevap verecek bir strüktürün yürütücüler tarafından tasarlanması ve iç mekanın elde edilen veriler ışığında katılımcıların kararlarıyla oluşmasıyla tamamlanmıştır.

Üretim Süreci


MEF FADA Hangar'da yer alan ahşap atölyesinde gerçekleştirilen inşa, katılımcıların ortak kararlarıyla üretim anında değişmeye devam etmiştir.

Bir ön eskize sahip olmayan tasarım; tartışma sürecinden elde edilen verilerle birlikte; üretim anında fark edilen durumlara göre sürekli değişime uğramıştır. Bu bağlamda, çeşitli teknik detaylar, mekan içerisine yerleşen birimler ve hareketli parçalar; sürekli değiştirilerek çeşitli biçimlerde denenmiştir.

Kavramsal tartışma ile mekan üretimi arasında yaşanan kopukluk nedeniyle; üretim sürecinde hızlı davranılmak zorunda kalınmıştır. Atölyenin ortaya koymak istediği ölçek ile etkinliğin total zamanı arasında yaşanan uyumsuzluk ve teslim edilecek olan nihai ürünün gerçekleşmesi için süreç hızlandırılmıştır.

Toplamda 4 günlük atölye sürecinin, 2 günlük tartışma kısmında katılımcıların her biri kendi karakterini ve buna bağlı olan mekanı/mobilyayı oluşturmuştur. Kalan 2 günlük inşa sürecinde ise, bir araya gelerek sonuç ürün olan mobilyayı inşa etmiştir. Sonuç ürün; insan için zaman geçirilecek bir mekan olmakla birlikte, değişebilir niteliği sayesinde çeşitli formlara cevap verebilir haldedir.

Mobilya, MEF FADA Hangar stüdyolarında yer almaktadır.

Teknik Veriler


Atölye için gerekli malzemelerin büyük çoğunluğu MEF FADA'nın kendi deposundan sağlanmıştır.

4 adet 4x4 kereste,
4 adet 4x13 kereste (4x4 olarak kullanılmıştır)
2 adet MDF
3 adet OSB
bol miktarda somun/bulon
az miktarda çivi
kalemler
sarı koli bandı
bol miktarda ip
az miktarda menteşe

İnşaat eldiveni ve metrelerin herkesin kendi getirmesi istenmiştir.

Ayrıca ahşap işleyebilmek için;

1 adet hızar
1 adet tezgah kesim
1 adet dekopaj testere (tezgah tercih edilmiştir)
1 adet delme başlıklı matkap
1 adet montaj matkabı
4 adet işkence
keski/çekiç
gönye

kullanılmıştır.

Kerestelerin tamamı kullanılmıştır.
OSB yerine MDF tercih edilmiştir.
Menteşe ve sarı bantlar ise kullanılmamıştır.

Ayrıca, atölye boyunca kullanılan illüstrasyonların tasarımcısı Can T. Yalçınkaya'dir.

Mobilya strüktürü inşa açısından kolaylık sağlaması amacıyla, 122x122cm'lik bir ölçüye sahiptir. Yüksekliği 213cm'dir. İçerisinde yerleştirilen oturma birimleri ise 60cm genişliğindedir.

Mobilyanın çeşitli durumlara cevap verebilmesi ve değiştirilebilir olması için 4 adet 4x4 dikmenin bir araya gelmesi uygun görülmüştür. Bu sayede 2 yönlü geçecek yatay elemanlar ve hareketli parçalar için birleşim noktaları kolaylaştırılmıştır. Bir taşıyıcı ayak 12x12'tir, bu sayede boyutlar minimize edilmiştir.


Bir sabit kiriş ve bir hareketli kirişe asılan oturma birimleri; hareketli parçaların çeşitli noktalarda çıkarılıp, diğer yüksekliklere takılmasıyla değişebilir forma sahiptir. Böylece tartışma sürecine elde edilen, değişebilir niteliğin sağlanması amaçlanmıştır.


Birleşim elemanı olarak bulonlar kullanmıştır. Bu bulonlar, değişebilir parçaların kirişleri olarak da düşünülmüştür.

Atölyenin diğer fotoğraflarına ulaşmak için Facebook ve Instagram sayfamızı inceleyebilirsiniz.

fakülte sanat, Homoti'yi sunar!


fakülte sanat, Homoti'yi sunar!

MEF FADA tarafından düzenlenen Atölye Haftası 18-19'a fakülte sanat ekibi olarak, Homoti atölyesini yürütmek üzere katılıyoruz. Birbirinden bağımsız disiplinleri bir araya toplayan etkinlik süreci için "beden-tasarım-standart" temasıyla kurgulanan atölye, fakülte sanat'ın üçüncü tasarım odaklı işi olacak.

5 - 9 Kasım arasında gerçekleşecek olan etkinlik sürecini ilgili MEF FADA sayfalarından ve fakülte sanat'ın Instagram ve Facebook hesapları üzerinden takip edebilirsiniz.

İllustrasyon için, Can T. Yalçınkaya'ya çok teşekkür ederiz.

HOMOTI

Homoti, kült bir film karakteri olarak varlığını sürdürürken tasarım açısından soru oluşturur: "bir kıyafet gibi çalışan mobilyalar ve mekanlar aslında üzerimize ne kadar uygun?" Atölye, kurgusal bir karakter olan Homoti üzerinden tasarım standartlarını sorgulamayı ve yeniden üretmeyi amaçlıyor; süreç sonunda Homoti'ye uygun 1/1 mobilya yapılacaktır.

18 Şubat 2018 Pazar

Z Raporu: Flaneur


UMÖB 17.5 Adana'da gerçekleştirilen Flaneur atölyesi, 10 katılımcı ve 3 yürütücü ile 2 Şubat tarihinde tamamlandı. Toplamda 6 çalışma günü süresi içerisinde gerçekleşen atölyeye ait kurgu ve sayısal veriler bu rapor ile sunulacaktır.

Ekip

fakülte sanat; Ertuğrul Erkan (yürütücü), Yasin Bal (yürütücü), Tolga Kılıçkap (yürütücü)
Gülşen Aktaş, Aslıhan Barut, Emre Işık, Zozan Mengeş, Selin Uçar, Bedirhan Koç, Fulya Akın, Ezgi Güven, Ömer Faruk Aslan, Musa Tekin
Asena Hatice Yıldırım (organizasyon), Yusuf Deniz (organizasyon)
Aysu Kuştaş (Depo atölyesi)

Tanıtım Metni

Tanıtım yazısı burada yer almakta.

"Dont forget to play!" Alvar Aalto

Kent bir bulmacadır. Her gün yürüdüğümüz sokaklar, her gün alışveriş yaptığımız bakkal, her akşam döndüğümüz evimiz olmasaydı, bu bulmacayı hemen çözebilir miydik? Alışık olduğumuz aletler bir anda kaybolsaydı, gene aynı manevra kabiliyetinde olabilir miydik? Peki yaşam alanını çeşitli sebeplerle bırakmış bir kimse, kent ile hangi düzeyde iletişim kurar?

Flaneur; kenti bir ev yapabilir miyiz?

Flaneur atölyesi katılımcılarından "göç" etmelerini istiyor. Alışık olmadıkları bir şehirde, alışık oldukları araçları kendileri için üretmek, kenti "tekrar" ev yapmaya çağırıyor. Her gün önlerine çıkan bulmacaları çözüp, günün üretimini gerçekleştiren katılımcılar "hayatta kalacak."

Atölye sonunda bir pavyon/kent mobilyası/public house inşa etmek planlanmaktadır.

Flaneur Kavramı

Flaneur, doğrudan bir kelime anlamı olmasa da, atölye süresince kabul gören tanımıyla; "düşünür-gezer." (Ünsal Oskay'ın tanımı.) Özellikle 19.yy dan itibaren sanayi devriminin de etkisiyle dönüşen kentlerde yaşanan şehircilik değişimleri, burjuva sınıfının kent üzerinde etkisinin artması ve sokakların kendisinin aktif olarak zaman geçirilen bir mekana dönüşmesi ile ortaya çıkmış kimselerdir. Flaneur, kent içerisinde belli bir amaca hizmet etmeden dolaşan, bu sırada gündelik hayata, kavramlara, imgelere karşı düşünceler geliştiren kişidir. Bir noktada flaneur, kenti ev olarak kullanan kişi de sayılabilir. Çünkü onun dünyasında sokak ve sokağa ait elemanlar, hayatını ikame ettirebilmesine olanak sağlayan araçlara dönüşmektedir. Sözgelimi banklar; koltuklara, yemek dükkanları; mutfağa, gazete bayileri; kütüphanesine benzemektedir. Bu yarı açık mekanlar sokağa bağlı gelişirler ve bir flaneur için sokağın uzantılarıdır.

UMÖB ve Göç Teması

UMÖB 17.5 Adana için belirlenen tema "göç" tür.

Göç: (isim) Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret. (TDK)

Anlamına gelmekle birlikte kısaca a noktasından b noktasına yapılan, yaşam alanını çeşitli sebeplerle değiştirme eylemidir. Yaşam alanının bir mekan olduğu göz önüne alınırsa, göç gündelik hayatımızda çeşitli ölçeklerde karşımıza çıkar. Bir mülteci ülkeler arası göç ediyorken; bir göçmen, ekonomik kaygılarla şehir değiştirebilir; bir kiracı da aynı şekilde kent içerisinde başka bir noktaya taşınabilir. Bu durumda ölçeği düşürdükçe, gündelik hareketliliğimiz de anlam kazanmaktadır; devasa bir mekanlar bulutundan oluşan kent içerisinde çeşitli yaşam alanları kurmakta, mekanlar arası taşınabilirliğimizin artışıyla birlikte bunların arasında gezinmekteyiz. Her gün evden iş yerimize, iş yerimizden eğlence mekanlarına gibi rotalar olağan mobilizasyonumuzun yansımalarıdır.

Atölye Kurgusu

Flaneur, kent içerisinde amaçsızca dolaşırken hem düşünsel hem de mekansal anlamda göç etmektedir. Onun için mekanın önemi yoktur; sokaklar birbirine bağlı bir şekilde tıpkı düşsel çağırışımlar gibi ardı ardına gelmektedir. Böylece mekanın önemi azalmakta ve hareketliliğin kendisi önem kazanmaktadır.

Bu noktada atölye Flaneur kavramı üzerine kurulmuştur; gündelik göçlerden yola çıkarak, kentin aslında bir ev gibi kullanılabilir oluşu ve evin bize hissettirdiği çeşitli duyguların sorgulanması hedeflenmiştir. Eğer bir Flaneur ait olduğu mekandan koparılırsa ne tepki verir? Alışık olduğu araçlardan uzakta kalırsa nasıl hayatta kalır? Kent, aslında tamamı bilmeceden oluşan kompleks bir olgudur; tamamen kavranılamaz ve kavranılan duygular da son derece subjektiftir. Bununla birlikte bir Flaneur kentin kendisini ev gibi kullanıyorsa, yabancı olduğu bu habitat karşısında ne tepki vereceği önemlidir; çünkü flaneur konforunu tekrar elde etmeye çalışacak, bir noktada gezginlik ile üretim dengesini kurması gerecektir.

Sonuç itibariyle kenti tekrar ev yapmaya çalışacaktır. Atölye, kentin gündelik kullanımlarını sorgulamak, konfor araçlarının üretimlerini gerçekleştirmek ve kenti ev gibi kullanmanın mümkünlüğünü tartışmaktadır.

Kurgu kenti anlamaya çalışıp, ona üretmek üzerine kuruludur.

Atölye Süreci


Atölye, tanışma ve Flaneur kavramını tartışma ile başlamıştır. Katılımcıların kentlere dair bireysel deneyimleri, onun algılanışı ve kent dair subjektif keşifler konuşulmuştur. Bu sayede kent olgusunun kavram farklılıkları ortaya çıkmış ve gündelik yorumlar elde edilmiştir.

Fakülte Sanat'ın, Bademlik Tasarım Festivali '16 da gerçekleştirdiği "HUMANJİ" atölyesi, "Düzen Dağıldığında Tasarım Ne Yapar?" sorusuna benzer bir yolla cevap aramış olduğu için, bu atölyede üretilen kutu oyunu oynanmıştır. Bu sayede kentin kendisinin, üretime nasıl yansıyacağı hakkında fikir edinilmesi sağlanmıştır.

Bu noktada, kentin algılanışı hakkında tespit için Kevin Lynch'in "Kent İmgesi" teorisinden faydalanılmış ve katılımcılardan kentin belli noktalarına gidilip, bir düşsel haritalama yapmaları istenmiştir. Kentin subjektif imgelerle haritalandığı bu süreçte, ona dair veriler toplanmıştır. Yabancı bir şehirde, bir Flaneur gözüyle yapılan bu haritalama, kentin varolan ve olası kullanımlarına dair veriler elde etmiştir.

İkinci gün, elde edilen verilerin sağlığını test etmek ve kentin işleyişini üretim bağlamında algılamak için katılımcılara bir ürün konusu verilmiş; bu üretimin gerçekleşeceği konumun bir bulmaca gibi çözülüp, bulunması istenmiştir. Eğer bir flaneur kenti ev olarak kullanıyorsa, gündelik araçlarının bir kısmını da yanında taşımaktadır. Bu durumda bir çantaya ihtiyacı olacaktır. Katılımcılara o gün yanlarına herhangi bir çanta almamaları söylenmiş; bulmacayı çözüp saklı lokasyonu bulmaları ve kendileri için bez çanta üretme görevi verilmiştir. Konum olarak Adana için, tuhafiye ve manifatura ticaretinin odak noktası olan Abidinpaşa Caddesi seçilmiştir. Burası kent kullanıcı için oldukça bilinen ve aktif olarak kullanılan bir lokasyondur.

Üçüncü gün, kente dair toplanan verilerin ışığında katılımcılarla tekrar toplanılmış ve kenti ev yapmaya yönelik olan adım atılmıştır; bir kent mobilyası üretmek. Hem kendileri hem de diğer flaneur'ler için için üretecekleri bu ürün, temel flaneur davranışları ve kent verilerine dayanarak oluşturulmuştur. Bu durumda bir flaneur; sadece geçip gidebilmeli (1), bir durakta bekleyebilmeli (2), oturup etrafı izleyebilmeli (3), uzanıp düşünebilmeli (4), eline geçen herhangi bir şeyi okuyabilmelidir. (5). Adana sıcak iklimi dolayısıyla soğuktan korunma önceliğine sahip değildir; bununla birlikte kent yaprak dökmeyen ağaçlara sahiptir.

Böylece üretilecek olan pavyon; "hafif ve geçirgen olmalı ve yerel ağaç kültürüne de sahip sahipliği yapmalıdır" kararları alınmıştır.

İnşa atölyelerinin temel problemi olan; katılımcıların doğrudan tasarım sürecine katılamaması ve ürüne yabancılığı aşmak adına kentten bir kurgu içerisinde veri toplanmış, bu veriler tartışılarak işlenmiş, eskiz süreci ile inşa süreci aynı anda başlatılarak doğrudan, aktif katılım sağlanmıştır.

Üretim Süreci

Adana Fen Lisesi bahçesinde kurulan ufak çaplı bir şantiyede üretim yapılmıştır. Katılımcıların hem tasarım hem de üretim aşamalarında aktif katılımlarını sağlamak adına herkesin, işin her bölümünde çalışması hedeflenmiştir.

Bir yandan inşa sürerken, bir yandan malzemeler hazırlanmış; bununla birlikte yeni eklenecek özellikler de hızlı bir eskiz/tartışmadan sonra hayata geçirilmiştir. Önemli olan tartışma-üretim dengesinin oturtulmasıdır.


Toplamda 6 günlük atölye süresinin, 2 günlük veri toplama kısmında; katılımcıların her biri kendi haritasını oluşturmuş, kendi bez çantasını dikmiştir. Kalan 4 günlük inşa kısmında ise bir araya gelerek sonuç ürün olan pavyonu inşa etmiştir. Sonuç ürün, kenti kullanan/kullanacak olan flaneur'lere bir hediye olmakla birlikte, kent verilerinin somutlaşarak meydana getirdiği bir obje niteliği de taşımaktadır.

Tasarı/tartışma sürecinde yapılan tespitler ışığında geçişken/yarı açık bir mekan tanımlanmış ve gündelik kullanıma uygun hale getirilmiştir.

Pavyon, şantiyenin kurulduğu Adana Fen Lisesi bahçesinde yer almakla birlikte yakın zamanda Çukurova Üniversitesi kampüsüne taşınması söz konusudur.

Teknik Veriler



Flaneur, yaklaşık 3 bin TL'lik bir bütçeye sahiptir ve malzemeleri şu şekildedir;

1 top amerikan bezi
15 adet iğne
1 adet dikiş ipliği
75 adet 5x10 kereste
20 adet osb
bol miktarda 5 lik ve 10 luk çivi
kalemler
su terazisi
şakül

İnşaat eldiveni ve metrelerin herkesin kendi getirmesi istenmiş, 5 adet inşaat eldiveni yedek olması amacıyla alınmıştır.

Ayrıca ahşap işleyebilmek için;

1 adet kafa kesme makinesi
1 adet ahşap başlıklı spiral
murç
keser
çekiç
testere

kullanılmıştır.

1 top amerikan bezinin 12 metresi bez çantalar, 4 metresi de çatı örtüsü için kullanılmıştır.
75 adet 5x10 kerestenin tamamı kullanılmıştır.
20 adet osb'nin 12 tanesi kullanılmıştır.

Yapı malzemelerinin bir kısmı Türkan Yapı sponsorluğunda elde edilmiştir.
Y. Mimar Serhat Mehmet Altuner tarafından murç ve testere katkısı yapılmıştır.

Pavyon, standart osb ölçülerinin (122x244cm) modüler kullanımıdır; 122x366cm genişliğinde ve 400cm yüksekliğindedir. Toplamda 2 katlıdır, zemin kat 250cm ve 220cm ölçülerinde iken üst kat 150cm ve 180cm dir. İki kat arasında gemici merdiveni ile sirkülasyon sağlanmaktadır.


Çatı örtüsü olarak Adana'nın sıcak iklimi göz önüne alınmış ve amerikan bezlerinden bir hafif örtü tasarlanmıştır.

Pavyon, taşınabilir niteliğinden dolayı herhangi bir temele/ankraja sahip değildir.

5x10 luk kerestelerin taşıma kapasitesinin artması için birbirine çakılarak 10x10 luk dikey elemanlar elde edilmiştir. Kirişler 5x10 olarak kullanılmıştır. Zeminde ise, rijitliği arttırmak için kesit 10x10'a çıkartılmıştır.


Döşemenin taşınabilirliği için yaklaşık 35cm aralıklarla 5x10 kirişler çakılmış, döşeme olarak kullanılan osb nin mukavemetini arttırmak içinde 2 adet üst üste konulmuştur.


Pavyonun salınımını engellemek için zemin katta çaprazlamalar vardır. Rijitliği önemli ölçüde arttırmıştır.


Ahşap boyutlarından dolayı yekpare dikey ve yatay taşıyıcılar elde edilemediği için, çeşitli profil çözümleri yapılmıştır. Birbirlerine geçmeli şeklinde üretilen bu şablon sayesinde birleşim noktaları sağlamlaştırılmıştır.

Atölyenin diğer fotoğraflarına ulaşmak için Facebook ve Instagram sayfamızı inceleyebilirsiniz.